Çalışma Bakanı Vedat Bilgin’e emeklilerle ilgili bir düzenleme bekleyip beklemediği ve Cumhurbaşkanı ile görüştüğünde konunun gündeme gelip gelmediği soruluyor. ‘Biz yaptık’ diyerek cevap verdi.
Ardından açıklamasına devam ediyor. “Bakın Türkiye tarihinde ilk kez en düşük emekli maaşı 7 bin 500 TL oldu ve bundan 10 milyon kişi faydalanacak.” Konuyu baştan sona okursan anlarsın.
Ancak, düşünmeye başladığınızda, ülkede Bakan olarak görev yapanların hesap vermediği, hatta daha kötüsü, uygun gördüğü gibi konuştuğu görülüyor. Yıllardır klişeler var. Nitelik mi nicelik mi tartışmasının kalbinde, en önemli şeyin kalite olduğu şeklindeki sağduyu ilkesi yatar.
Bir kişinin ilk defa 7 bin 500 TL alması fark etmez. 70 bin TL alması mantıklı bile değil. Buradaki değerlendirme 1 TL ile ne alınır ne alınmaz yani satın alma gücü ile alakalıdır. Bakan Bilgin ya bilmiyor ya da bilmiyormuş gibi yapıyor.
Aynı konuşmada asgari ücret konusu da gündeme geliyor. Oradaki cevap büyük bir skandal. “Şu anda asgari ücret 8 bin 500 TL. Önümüzdeki aylarda enflasyon düştüğünde artışa gerek kalmayacak. Temmuz ayında bakacağız. Şu anda gündemimizde yok” dedi.
Yetiştirip yükseltmemek mesele değil. Her şeyden önce gariptir ki, asgari ücretin yoksulluk sınırında olması ve ülkede ortalama bir ücrete dönüşmüş olması görmezden geliniyor, o 1 TL’nin alım gücüne dönüyoruz…
Ama daha da kötüsü, ülkenin koltuğunda oturan ülkenin bakanı, açıklanan değeri enflasyon sanıyor. Diyelim ki Bakan Bilgin haklıydı ve yaz başında enflasyon yüzde 20’ydi.
Peki bu sorunu çözüyor mu? Resmi olarak yüzde 80’i gören, gerçek hayatta çok daha yukarılara çıkan ve ortalama yüzde 200’leri aşan bir enflasyonda vatandaşın alım gücündeki yıpranma ortadan kalkmıyor.
Daha yılın başında gerçekçi olmayan bir enflasyonla zam verilerek insanların cebinden para çalındı. Üstelik gerçek dışı enflasyon rakamlarıyla çalınmaya devam ediyor. bitti HAYIR…
Tekrar örneğe dönelim. Diyelim ki Bilgin haklı çıktı ve Temmuz ayında enflasyon yüzde 20 olarak açıklandı. Nedir? Bu, enflasyondaki artış hızının yavaşlamasıdır. Yani mevcut aşınmayı yok etmemek, yüzde 20 olsa bile aşınmaya devam etmek demektir. Yani enflasyon yüzde 20 olmayacak, enflasyondaki artış yüzde 20 olacak.
Ama ofiste iş hayatını yönetmesi gereken başka bir kişi bunu bilmiyorsa, başka ne tartışacaksınız? Aslında bu durum Vedat Bilgin’e özgü değil; Her şeyde aynı mantıkla gelir.
Dünyanın ya da Avrupa’nın en büyük adalet saraylarını yapıp ülkenin adalete olan güvenini sarsmak ne ise, 254 milyar dolarlık ihracatla övünmek de oraya girmekten fazlasını yaparak 110 milyar dolar zarar etmek aynı şeydir. günün sonunda.
Bütçe açığını bütçede tahakkuk eden ancak tahsil edilemeyen gelirlerle kapatmak ne ise, tahsil edilemeyen borçları yapılandırıp bütçe gelirlerindeki kayıpları mahsup etmemek de aynı şeydir. Sürekli ‘Türkiye’de bir ilk’ söylemi altında saçma sapan bir algı yönetiliyor.
Türkiye’de bir ilk olsun fark etmez. Birincisi ülkeye ve millete ne kazandırıyor; önemli olan bu. Zaten anlayamadıkları için ekonomiyi dayanılmaz bir duruma sokmadılar mı?
Umarız ilginizi çekebilecek güzel bir içerik sunabilmişizdir.