Türkiye seçimlere doğru giderken ve tartışmalar farklı konulara odaklanırken dolar/TL kurunda pek dikkat çekmeyen yukarı yönlü hareket devam ediyor. Aslında buna şaşırmak saflık olur ama yine de yakın zamana kadar herkesin gündeminde olan bir konunun nasıl gündem dışı kaldığını sorgulamak gerekiyor.
Döviz kurunun seviyesine bakıldığında bir konunun daha altının çizilmesi gerekiyor. Enflasyon, işsizlik gibi veriler nasıl vatandaşın gündemindeki gerçekliğini yitirdiyse, bugün Türk reel sektörü için sunulan döviz kuru açıklaması da gerçekçiliğini yitirdi.
Bu sandığınızdan daha önemli bir konu. Çünkü reel sektör kur gerçeğine inanmayı bıraktığı noktada kendi kurunu uygulamaya başlıyor. Günün sonunda ihracat piyasaları mücadele ederken, maliyet yurtiçi fiyatlara yansır ve enflasyonu düşürme hamleniz beyhude olur. Çünkü artık döviz kurunun enflasyon ve fiyatlar üzerindeki etkisini tespit edemeyeceksiniz.
Bu aşamada Hazine ve Maliye Bakanı Nabati’nin ikili döviz kurları konusunu yine yalanlamasının denetim eksikliğinden bahsetmek gerekiyor. İşsizliği ve enflasyonu göz ardı eden ekonomi yönetimi, şimdi de gerçeklikten kaçışın yarattığı kur farklılaşmasını Kapalıçarşı-Merkez Bankası eksenine iterek konuyu kapatmaya çalışıyor.
Bakan Nabati bir noktada haklı. Çünkü ülkede ikili kur sisteminden bahsetmek mümkün değil. Her firma, her sektör kendi üretim ve piyasa koşullarına göre belirlenmiş bir döviz kuruna sahiptir. Yani ikili kur değil çoklu kur gerçeğinden bahsetmek lazım.
Bakan da bunu değerlendirirken bir tabir kullanıyor. “Türkiye gerçeklerine bakıldığında kurların düzelmesini gerektirecek bir altyapı yok” diyor. Öncelikle ortada bir mitingden bahsetmek mümkün değil.
Büyük zikzaklar çizerek inip çıkan bir kurttan bahsediyormuşuz gibi davranıyor. Ancak döviz kurunun sistematik bir şekilde yukarı yönlü hareket ettiğini görüyoruz. Altyapı konusunda da döviz ihtiyacımızı yok sayan bir anlayışın ortaya çıktığı ortada.
Kısa vadeli borç ve cari açığı finanse etmek için yaklaşık 240 milyar dolara ihtiyacımız var. Botaş’ın Ruslara doğalgaz ödemesini ertelediğini öğreniyoruz. Rakam telaffuz edilmese de bedelsiz olmayacağı ve bize siyasi veya ekonomik bir maliyeti olacağı açıktır.
Bu yeterli değil; Birden fazla döviz kuru ile fiyat dengesizliğinin olduğu bir piyasa yapısına bakarsanız altyapı değil altyapı eksikliğinin yarattığı sorundan bahsedebiliriz. Dünyadaki gelişmeleri de dahil edip birikmiş kur hatası stresini hesaplarsanız, kurun gerçek dışı enflasyona kıyasla bile çok daha yüksek olması gerektiğini görürsünüz.
Altını tekrar çizeyim, bir ralliden bahsetmiyoruz, bir çıkıştan bahsediyoruz. Döviz kurunu seçim düzeyinde baskılamak için kullanılan kaynakların bir kısmının risklerin yanı sıra seçim harcamalarına gittiği düşünüldüğünde, artışın sebebini anlamak mümkün.
Bu da yetmez… ABD’nin açıklamalarını ve AB’nin Rusya’ya yönelik tartıştığı 11’inci yaptırım paketinin detaylarını okuduğunuzda, kaynağı belli olmayan para girişinde azalma olması kuvvetle muhtemel.
Kısacası değerinin çok altında bir dolar/TL kurundan bahsederken konuyu bir ralliye bağlayacak, sorunu çoklu kur yapısında ikili kurlara indirgeyecek ve bir risk algısı zaten. sorunların farkında olmamak veya görmezden gelmek. Bununla ilgili ne söylenebilir? Ama bir soru sorabilir miyiz? Işığı görüyor musun?
Umarız ilginizi çekebilecek güzel bir içerik sunabilmişizdir.