Halen 100’lük nötr seviyenin altında seyreden ancak aylık bazda yüzde 4 artan tüketici ekonomik güven endeksinden, tanıtım çalışmaları ekonomiye olan güvenin arttığını göstermeye başladı.
Şu anda iç piyasada işlerin iyi gitmediğini, harcamaların sadece kredi ve kredi kartları ile zorunlu tüketim üzerine yapıldığını sokağı bilen herkes biliyor. O kadar çok şey biliyor ki Merkez Bankası’nın kredi kartlarından nakit çekme ve kuyumculukta ödemeleri engelleme hamlesi bunun göstergesi.
Sonradan seçim olması nedeniyle geri adım atılmış olsa da bu, sokağın harcama ve tüketim eğiliminin pek sağlıklı bir durum olmadığının fark edilmesi anlamına geliyor. Şimdi bu koşullarda aylık artış genel çizgi hala olumsuzken bakanlar düzeyinde ekonomiye güvenin arttığını söylemek gerçeklere göz yummaktır.
Tüketici harcama güvenini anlamak için bu harcama kalemlerinin ne kadarının zorunlu tüketim, ne kadarının tasarruf veya satın alma amaçlı olduğunu da incelemelisiniz.
Çok uzun bir süre insanların çöpe atacak paraları yoktu; ne de tasarruflarını gelişigüzel boşa harcamak. Ülke nüfusunun yüzde 5’i hakkında yorum yapacaksanız ve kafeler, restoranlar dolu diyecekseniz bence hiç konuşmamak daha iyi.
Çok küçük bir azınlığın harcama yapabilmesi, kalan 80 milyonun iyi durumda olduğu anlamına gelmez. Peki tüketici gerçekten önümüzdeki 12 ayda gelirinin artacağını düşünebilir mi?
Asgari ücretten emekli maaşlarına kadar yaz aylarında yapılacağı söylenen iyileştirmeler, seçim sürecinde vaat bombardımanı bu algıyı oluşturmuş olabilir. Ama ekonomiye de olumlu katkı sağlayacağını söyleyemezsiniz.
Yani vatandaş düz bir mantıkla cari gelirinin artacağını düşünebilir ama ekonomiyi yönetenler olarak sizlerin en önemli şeyin alım gücü olduğunu bilmesi gerekiyor. Bu bilgiler ışığında konuya baktığınızda tüketimin istenilen düzeyde artmayacağını, kağıt üzerinde geliri artan vatandaşın daha büyük maddi sıkıntılar yaşayacağını görmelisiniz.
Ayrıca enflasyondan kura olumsuz bir gelişme olmazsa yapacağınız yorumdan yola çıkarak bir değerlendirme yaparsanız, bence ekonomiyi hem iç hem de dış gelişmeler ışığında okuyamazsınız.
Bunu okumadığınız bir noktadaysanız, ekonominin yönetimine olan ilginin sandığımızdan daha yüksek olması gerektiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Çünkü ancak süreçleri okuyan ve sorunların farkında olan kişiler sorunların üstesinden gelebilir.
Vatandaşı seçim meydanlarında yanıltmakla kendine yalan söylemek arasında ciddi ve ağırlaştırılmış farklar var. Şimdi kendinize sorun. Herkes ekonomik ortama gerçekten güvenebilir mi?
Umarız ilginizi çekebilecek güzel bir içerik sunabilmişizdir.