Merkez Bankası’ndan yapılan açıklamaya göre uluslararası net rezervler de eksiye düştü. 19 Mayıs haftasında eksi 0,2 milyar dolardı. Borsa hariç tablo şimdiden eksi 50 ile 60 milyar dolar arasında gidip geliyor.
Brüt rezervler operasyonel açıdan hiçbir şey ifade etmez. Negatif nakit rezervine sahip olmanın, yani hiç paranın olmamasının ne demek olduğunu biliyor musunuz? Diyelim ki ülke döviz piyasasında ani bir hareketlenme oldu.
İyi ya da kötü bir yatırımcı piyasadan çıkmak için harekete geçmiştir. Burada oluşacak fırtınayı yatıştırmak ve yönetmek için bu paraya ihtiyacınız var. Yani sahip olduğunuz nakit rezerv miktarı kadar hamle yapabilirsiniz. Durum nokta atışı değil.
Son olarak şimdiden 2 milyar dolar seviyesine kadar düştü ve riski bize gösterdi. Ama şimdi olumsuz hale geldiğine göre, birçok farklı anlamı var. Swap dahil rezervlerle konuyu okumaya çalışanlar aslında bu kısa vadeli ödeme özelliği ile kendilerini kandırdılar.
Üstelik bir tanesinin faturasını da net olarak bilmiyorduk. Bu tartışma devam ederken nakit yani net rezervlerin bu seviyelere düşmüş olması anormal harcamalar yaptığımızı ve nitelikli kaynak bulamadığımızı gösteriyor.
Peki ya durum buysa? Bir yandan ihracatçı ihtiyacı olan dövizi alamamaktan şikayet ederken, diğer yandan yüksek mevduat faizi vererek insanları başka yöne çekmeye çalışıyorsunuz ve bunun faturasını artırıyorsunuz.
Bu durumda düşmesini umursamıyorum. Bu önemli, ama takılmıyorum. Aynı şekilde ihtiyaçları karşılamaktan güven vermeye kadar geniş bir yelpazede 5 – 6 milyar dolar olmak ile negatif olmak arasında pek bir fark yok. Bu resimde brüt rezervlerinizin 100 milyar doların üzerinde olması mantıklı değil.
Müdahaleye açık hale geldikten sonra, daha doğrusu tekrar eden yanlış ekonomik hamlelerle müdahaleye açtıktan sonra önünüzde iki yol var. Ya sayılarınızla ve sorunlarınızla yüzleşip belli bir program yapıp onu tersine çevirmeyi hayal edersiniz ya da dış güçler, faiz lobisi gibi söylemlerle insanları yanıltırsınız.
Her seferinde söylüyorum. Boş fileye herkes gol atabilir. Golü atan Messi ya da arka çeyrekte Cin Ali fark etmez. Çünkü kale boş. Burada tartışmanız ve cevaplamanız gereken soru başka bir soru.
Golü kimin attığını dert etmek yerine, neden golü, savunmayı temize çıkardığınızı açıklayın. Bu bile yetmez, ikisini de saha dışına gönderseniz bile topun kendi sahanızda kalması için mantıklı bir açıklama yapılmalıdır.
Ama bu hem boya dökülmelerine hem de hataların kabulüne neden oluyor. Aslında ikisi de sağlıklıdır. Çünkü ancak bu yüzleşme ile çözüme doğru ilerleyebilirsiniz. Aksi halde kendi ayıbınızı örtmek için gölgeler içinde ‘bize gol atıyorlar’ diye şikayet edeceksiniz. Yıllardır faiz lobisi ya da dış güç söylemlerinin asıl sebebi bu tercihtir.
Umarız ilginizi çekebilecek güzel bir içerik sunabilmişizdir.